CHP Genel Lideri Kemal Kılıçdaroğlu, partisinin TBMM Küme Toplantısı’nda yaptığı konuşmada, sinema sanatkarı Cüneyt Arkın’ın vefatından duyduğu üzüntüyü tabir ederek, Arkın’a Allah’tan rahmet, ailesine ve sevenlerine başsağlığı diledi.
Türk Ocakları İstanbul Şubesi’nin düzenlediği aktifliğe katıldığını anlatan Kılıçdaroğlu, Türkiye’nin, İslam dünyasının problemlerinin aşılması ve insanların inancına nasıl hürmet duyulması gerektiği konusunda örnek olması gerektiğini söyledi. Kılıçdaroğlu, aktiflikte, adaletin İslam açısından da ne kadar kıymetli bir kavram olduğunu belirttiğini aktararak, şöyle konuştu:
“Sabah bir haber, Türk Ocağı İstanbul İdaresi vazifeden alınmış. Ne söyleyeyim? Bizim konuşmaya, birbirimizi dinlemeye muhtaçlığımız var; hengameye değil. Bir ortada oturup hoşluğu, doğruları nasıl inşa edebiliriz; buna gereksinimimiz var. Sahiden anlamakta zorlanıyorum. İslam dünyasında dünya kadar sorun var. Kan akıyor, birbirini öldürenler yüklü olarak İslam dünyasından. Birbirlerine kılıç, silah çekiyor ‘Allah Allah’ deyip onu öldürüyor, o da ‘Allah Allah’ deyip onu öldürüyor. İslam dünyasında kan durmasın mı, hoşluk, demokrasi, adalet olmasın mı? Adalet istiyorsunuz, dillendiriyorsunuz, tahammül edemiyorlar. Emin olun akıllarını yitirmiş bunlar, tahammül edemiyorlar. Adalete tahammül edemeyen bir anlayış bu ülkeye nasıl adalet getirecek Allah aşkına? Kimse endişelenmesin, Allah’ın müsaadesiyle adaleti biz getireceğiz. Her hengame sonlarını getiriyor. Kendileri, kendi sonlarını getiriyorlar. Bizi dinleseler emin olun çok hoş şeyler olacak ancak bizi de dinlemiyorlar. Doğruları dinlemeye tahammül edemiyorlar; yanlıştan, kinden, öfkeden besleniyorlar. Buradan çıkmaları lazım.”
“Bir ipte iki cambaz oynamaz”
Adaletin kıymetli bir kavram olduğunu vurgulayan Kılıçdaroğlu, devlette misyon yapan ve vakti geldiğinde emekli olan insanların, bir adaletsizlik yahut haksızlık durumunda görüşlerini açıklayabileceğini belirtti. Kılıçdaroğlu, kelamlarını şöyle sürdürdü:
“Sabri Uzun ve Hanefi Avcı’dan kelam ediyorum. Sabri Uzun, İstanbul Vilayet Liderimiz Canan Kaftancıoğlu’nun haksız yere misyondan alınması üzerine bir tweet attı ‘Yanlış yapıyorsunuz.’ diye. ‘Vay sen misin bunu söyleyen?’ Gerisinden Hanefi Avcı, Selahattin Demirtaş ile ilgili AİHM kararının uygulanması gerektiğini söyledi. ‘Anayasa’nın gereğini yapın.’ diyor. ‘Vay sen misin bunu diyen?’ İkisinin de rütbeleri sökülecek. Münasebet FETÖ ile iltisaklı. Bunların ikisi de yazdıkları kitaplarla sizin yaptığınız bütün yanlışları sizin yüzünüze vurdular. Adaletsizliğin ulaştığı boyutu görebiliyor musunuz? Sabri Uzun da Hanefi Avcı da unutmasınlar, az kaldı, gelecek sandık. Onlar da biliyorlar, geliyor gelmekte olan. Onların sökülen rütbelerini motamot dikeceğiz, motamot iade edeceğiz. Haksızlığı gidereceğiz. O denli ‘FETÖ ile iltisaklı’ falan filan… Atalarımızın söylediği hoş bir kelam var, bir ipte iki cambaz oynamaz. Cambazlardan birisi düştü, başka cambaz ipte duruyor. O da düşecek inşallah, halkın iradesiyle düşecek, göreceksiniz. İntikam ve öç alma hissiyle devlet yönetilmez. ‘Niye benim yanımda durmuyorsun da doğruları söylüyorsun? Ben de seni cezalandıracağım.’ diyor.”
Kılıçdaroğlu, Türk Silahlı Kuvvetlerinden emekli 80-90 yaşındaki generallerin mahpusa atıldığını tabir ederek, “Bazıları mahpusta olduklarını da bilmiyor. Bu mudur devlet idaresi? Haksızlık kime yapılırsa, ona karşı çıkmak üzere bir fazilete sahip olmak zorundadır devleti yönetenler. Yoksa ‘Bu benden değil at içeri. Bu benden, bütün kabahatlerini kapat.’ Bu türlü devlet idaresi olmaz.” dedi.
Kanun kararında kararname ile misyonuna son verilen akademisyenlere, mahpusa atılan generallere, avukatlara, Harp Okulu öğrencilerine, siyasetçilere seslenen Kılıçdaroğlu, “Bazen beşerler bedel öderler. Bazen bunun farkına varır, bazen varamazlar. Ancak haksız yere ödenen her bedel, o kişinin de mensubu olduğu ailenin de bir erdemidir. Bunu kimse unutmasın.” diye konuştu.
“Sadece nisanda tefecilere ödenen faiz 19 milyar lira”
İktidarın, IMF’nin şeker pancarına kota getirilmesi istikametindeki talimatını uyguladığını, bu nedenle ülkedeki şeker üretiminin düştüğünü söyleyen Kılıçdaroğlu, TÜRKŞEKER’e ilişkin fabrikaların satıldığını kaydetti.
Kılıçdaroğlu, 10 şeker fabrikasının 680 milyon dolara, bugünkü dolar/TL kuruna nazaran 11 milyar liraya satıldığını söyleyerek, “Sadece nisanda tefecilere ödenen faiz 19 milyar lira. Bunların yatacak yeri var mı Allah aşkına? 24 yıl sonra Türkiye şeker ithal etmek zorunda kaldı. Kendi şekerini üreten, birinci şeker fabrikasını yumurta satarak kuran bir devlet, kimseye muhtaç olmazken artık şeker ithal ediyoruz.” tabirlerini kullandı.
İktidarın yönetemediğini söyleyen Kılıçdaroğlu, “Şeker fabrikaları neden özelleştirilmez? Zira bunlar aslında 3-4 ay çalışıyorlar. Tarladan alırsın, şekeri üretirsin, sonra kalır. Bu yükü özel dal kaldıramaz. Özel bölüm şekere artırım üstüne artırım yapıyor, beyefendilerin isteği üzerine. Fatura millete çıkıyor.” halinde konuştu.
Çayda da misal bir noktaya gidildiğini söyleyen Kılıçdaroğlu, “28 Haziran’da bir kanun teklifi gelecekti. CHP’li milletvekillerinin itirazı ve bu mevzuda daha sert telaffuzları üzerine görüşmekten şimdilik vazgeçtiler.” dedi.
Kılıçdaroğlu, iktidarın şekerde oynadığı oyunları çayda da oynamak istediğini savunarak, “Ulusal Çay Kurulunun çay fiyatlarını belirlemesinin sağlanacağını, bu sayede düşük çay fiyatı belirlenmesi durumunda iktidarın tenkitlerden kurtulacağını” söyledi.
AK Parti iktidarında her yıl ortalama 20 bin ton çay ithal edildiğini ve toplam 434 milyon dolar ödendiğini belirten Kılıçdaroğlu, “434 milyon doları biz Rize, Trabzon, Arhavi’ye, Artvin’e verseydik ne olurdu? Rizeli, Artvinli, Trabzonlu, Karadenizli kazanmasın lakin yabancı çay üreticileri kazansın. Bu iktidar size değil, yabancı çay üreticilerine çalışıyor. Kelamım söz, bize oy versinler yahut vermesinler, adaletten; kim çalışıyorsa ve alın teri döküyorsa onlardan yanayız. Rizeli, Trabzonlu kardeşim duy bunu; iktidar olacağız, kaçak çayla nasıl gayret edilir göreceksin. Kelamım var, Rize’nin meydanında kaçak çayları toplayıp tamamını yakacağım. Sen kazanacaksın, sen.” kelamlarını sarf etti.
İktidarın çay üretimi yapılan vilayetlerdeki vatandaşları “çantada keklik” gördüğünü argüman eden Kılıçdaroğlu, milletin artık uyandığını söyledi.
“Arada bir de dinliyor”
CHP önderi Kılıçdaroğlu, oy peşinde koşan kısır bir siyaset anlayışına sahip olmadıklarını, her şeyden çok ülkedeki insanların refahı ve memnunluğunu önemsediklerini vurguladı.
Çiftçinin borçlarının silinmesi istikametinde kendisine gelen talebi aktaran Kılıçdaroğlu, iktidara gelmeleri halinde bir hafta içerisinde çiftçilerin aldıkları kredilerin faizlerini sileceklerini vaadinde bulundu. Kemal Kılıçdaroğlu, öte yandan 6 büyük vilayette çiftçiye elektriği parasız vereceklerini de anlatarak, şöyle devam etti:
“Bizi dinleseler, güneş gücüyle onların yapması lazım. Oy alacaklar zira. Ancak dinlemiyorlar. Zira onlar çiftçiden, üreticiden ve alın terinden yana değil; lobilerden yana. Doğal gaz, kömür lobisi, öteki lobiler var. Fakat biz halktan, üretimden, alın terinden, çiftçiden, besiciden yanayız. O nedenle onları destekleyeceğiz. Erdoğan beni dinlese çok şey olacak lakin ne hikmetse dinlemiyor. Ama ortada bir de dinliyor. 3 hafta evvel burada diyabetli çocuklar için ‘Daha konforlu bir hayat sürmeleri lazım. Günde 3-4 sefer kan almak, sonra şeker ölçümü yapmak gerçek değil. Bunu düzeltin.’ demiştim. Çocuğun hissettiği acıyı anne baba da hissediyor. Erdoğan kelam vermiş, ‘Ben bunu yapacağım.’ demiş. Teşekkür ederim kendisine beni dinlediği ve diyabetli çocuklara bu katkıyı verdiği için.”
