Otomotiv yan sanayi ve inşaat üzerine faaliyet gösteren bir firmanın yetkilileri, 2014 yılında ülkedeki küçükbaş hayvancılığı geliştirmek için toplumsal sorumluluk projesi kapsamında çiftlik kurmaya karar verdi.
Karacabey’de 40 dönüm alanda IPARD fonu dayanağıyla tıpkı sene projelendirilen damızlık merinos çiftliği, 2015’te 500 koyunla faaliyete geçti.
Akademik takviye de alan ve kapasitesini 6 yılda 5 kat artıran çiftlik, Türkiye’nin dört bir yanından gelen damızlık merinos koyunu taleplerine yetişmeye çalışıyor. Her yıl yüzlerce dişi koyun ve koç yetiştirilen çiftlikten damızlık almak isteyenler aylar öncesinden sıraya giriyor.
Yaklaşık 7 bin 500 metrekare kapalı alana sahip, hayvancılık alanında son teknolojinin kullanıldığı ve otomasyona kıymet verilen işletme, Türkiye’nin en çağdaş damızlık koyun çiftlikleri ortasında yer alıyor.
Pega Damızlık Merinos Koyunu Çiftliğinin danışmanlığını yapan Bursa Uludağ Üniversitesi Veteriner Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Mustafa Oğan, AA muhabirine, tesiste şu anda 1200’ü anaç olmak üzere 2 bin 500 baş hayvan bulunduğunu söyledi.
Oğan, “Alman et merinosu”nun birinci defa 1934 yılında Tarım İşletmeleri Genel Müdürlüğü (TİGEM) Karacabey İşletmesine getirildiğini, burada yerli ırk olan “kıvırcık” ile melezlenip “Karacabey merinosu”nun geliştirildiğini anlattı.
Karacabey merinosunun artık yerli ırk olarak isimlendirildiğini lisana getiren Oğan, bu hayvanların et randımanının yüksek olduğunu, yününden de yararlanıldığını aktardı.
Karacabey merinosunun ülkede yetiştirilen koyunlar içinde en yeterli besi performansına sahip tıp olduğunu, kuzuların 4-5 aylıkken 50 kilogram canlı yüke ulaşabildiğini bildiren Oğan, şunları kaydetti:
“Bu ırk Türkiye’nin her yerine adapte olmuştur. Anadolu kültüründe koyunculuk her vakit için ön plana çıktı lakin bilhassa kırsaldan kente göç, hayvan yetiştiriciliğini etkiledi. Son yıllarda ise tekrar koyunculuğa ehemmiyet verilmeye başlandı. En değerli şey damızlık temini. Biz burada büsbütün damızlık üretiyoruz; damızlık dişi toklu ve damızlık koç olarak. Bunu yaparken de büsbütün kayıtlı sistemle bu işi gerçekleştiriyoruz. Hayvanların tüm bilgileri elimizde oluyor.”
“Burası koyunculukta bir akademi oldu”
Prof. Dr. Oğan, bu tıp çiftlikler arttıkça ülke iktisadına et ve süt manasında önemli katkılar sağlanacağını vurguladı. Yetiştirdikleri hayvanlardan koyun besicilerine vererek onların sürülerinin kalitesini artırmaya çalıştıklarını belirten Oğan, “Sürünün düzelmesi için düzgün bir koça gereksinim vardır. Bunun öncülüğünü yapmaya çalışıyoruz.” tabirlerini kullandı.
Ayrıyeten yetiştiricilere tesiste eğitim verdiklerini anlatan Oğan, “Veteriner Fakültesi öğrencileri burada yatılı olarak kalıp tüm etapları izleme imkanı buluyor. Laborant veteriner teknikerler için de bu imkanı sağlıyoruz. Yalnızca çiftlik olarak görmüyoruz, burası koyunculukta bir akademi oldu.” bilgisini paylaştı.
Çiftliğin kapalı alan, altlıklı sistemle yapıldığını söyleyen Oğan, bunun hayvanların daha pak ortamda kalmasını sağladığına dikkati çekti. Pencerelerin bile kumanda sistemiyle açıldığını, otomatik bant sistemi yemliklerin ve 25 dönüm açık padokların bulunduğunu lisana getiren Oğan, hayvanların genelde dışarıda tutulduğuna değindi.
Bir koyundan 2 yılda 3 kuzu aldıklarını kaydeden Oğan, kelamlarını şöyle tamamladı: “Sürüyü 4’e böldük. Her 2 ayda bir sürünün biri tohumlanıyor. Böylelikle kuzuların bakımları daha kolay oluyor ve onlarla daha çok ilgilenmiş oluyoruz. Kuzu vefatını en aza indirmeye çalışıyoruz. Çiftliğin 6’ncı yılındayız. Binlerce dişi damızlık, yüzlerce de koç satışı gerçekleştirdik. Bir çiftlikten alınabilecek en yüksek randımanı alıyoruz. Türkiye’nin her yerine damızlık gönderdik. Salgın hasebiyle son periyotta internetten satış da yapıyoruz.”
