Bağışıklığımızı koruyan dost bakterilerle tanışmamızın olağan doğum ile başladığını belirten Türkiye Ulusal Alerji ve Klinik İmmünoloji Derneği (AİD) Üyesi Doç. Dr. Mehtap Kılıç, “Kimyasal içeriği yüksek eserlerden uzak durmak, gereksiz ilaç kullanımını azaltmak, sağlıklı ve istikrarlı beslenme floramızı muhafazanın birinci şartıdır” dedi.
Vücudumuz, doğal istikrarımızı korumamıza ve hastalık yapan mikropların çoğalmasına mani olmaya çalışan bir mikroorganizma topluluğuna sahip. Flora olarak isimlendirilen bu dost bakterilerin korunma süreci olağan doğum ile başlıyor, daha sonra sağlıklı beslenme ile ömür uzunluğu devam ediyor. Floramızı muhafazanın güçlü bir bağışıklık için kıymetli olduğunu belirten Türkiye Ulusal Alerji ve Klinik İmmünoloji Derneği (AİD) Üyesi Doç. Dr. Mehtap Kılıç bahis ile ilgili tekliflerini paylaştı.
Floramız Nasıl Değişir?
Vajinal doğum, bebeğin dost bakterilerle tanışmasını sağlar
Doğumundan itibaren floramızın dış ortamla temas etmeye başladığını ileten Türkiye Ulusal Alerji ve Klinik İmmünoloji Derneği (AİD) Üyesi Doç. Dr. Mehtap Kılıç şu açıklamayı yaptı: “Genetik tabanın katkıları ile anne karnında başlayan flora çeşitliliği vakitle gerek teneffüs yoluyla gerekse beslenme yoluyla çok sayıda mikroorganizma ile karşılaşır. Doğum biçimi ömrün en başında floranın sağlıklı şekillenmesinde kıymetli rol oynar. Annenin vajinal florası ile doğan bebekle sezaryen yoluyla deri florasına temas ederek doğan bebeğin flora çeşitliliği birebir olmaz. Tekrar anne sütü ile beslenme sağlıklı flora devamlılığını ve gelişimini desteklerken gerekli durumlarda kullanılan mamaların içeriğine bağlı olarak flora farklı istikamette şekillenir. Bu nedenle günümüzde pek çok mama florayı zenginleştiren probiyotikler ile desteklenmektedir. Floramızın temel ve en büyük kısmını oluşturan bağırsak florası bilhassa sıhhatsiz beslenme ve antibiyotikler başta olmak üzere ilaç kullanımları ile bağlantılı olarak olumsuz istikamette değişime uğrar.”
Floramız Neden Değerlidir?
Deri ve bağırsaklardaki floramız bizi hastalıklardan korur
Derimizin, her bir santimlik alanında, cildin korunmasına yardımcı olan bir milyondan fazla bakteri barındırdığına değinen Doç. Dr. Mehtap Kılıç “Deri üzerindeki flora bağışıklık sistemi ile iş birliği yapan geniş ve dinamik bir orta yüz olarak fonksiyon görür. Dış etrafa karşı fizikî bariyer üzere çalışır ve hastalık yapan patojenlerin, iritanların ve alerjenlerin içeri istilasını önler” dedi. Bağırsaklarımızdaki floramızın ise misal etkiyi içeride sağladığının altını çizen Kılıç, “Günümüzde ikinci beyin olarak kabul edilen bağırsak florası pek çok hastalığın önlenmesinde manalı derecede misyonlar üstlenir. Zira buradaki bariyerin bozulması hastalık yapan pek çok etkenin bağırsaktan sızarak bedene yayılmasına ve istenmeyen yangısal olayların başlamasına neden olur. Alerjik hastalıklar bunlardan yalnızca biridir.”
Floramızı Nasıl Koruruz?
Prebiyotikler floramızın sağlıklı çoğalmasını sağlıyor
Hayata birinci adımımızda acil durumlar dışında olağan doğum tercih edilmesinin ehemmiyetine değinen Doç. Dr. Mehtap Kılıç, “Beslenmenin anne sütü olarak sağlanması bebeğin sağlıklı bir flora ile başlaması için çok önemlidir” dedi. Diyet, bağırsak mikrobiyotası içeriğini belirleyen en değerli çevresel faktördür diye ekleyen Kılıç şu açıklamayı yaptı: “Sağlıklı ve istikrarlı beslenme florayı muhafazanın birinci kaidesidir. Prebiyotik dediğimiz floramızın sağlıklı çoğalmasını sağlayan besinlerden güçlü beslenme kesinlikle sağlanmalıdır. Temel prebiyotik içeren besinler yaban mersini, ahududu, armut, elma, muz, karpuz, ıspanak, pazı, brokoli, bezelye, pırasa, enginar, kuşkonmaz ve tam tahıllardır (buğday, arpa, bulgur, yulaf). Beslenmedeki lif ölçüsü da pırasa, enginar, muz, elma üzere yiyeceklerle artırılmalıdır. Tekrar yoğurt, kefir, turşu üzere fermente eserlerin tüketimi desteklenmelidir.
Kimyasal İçeriklerden Uzak Kalınmalı!
Kimyasal içeriği yüksek eserlerden uzak kalınması gerektiğine dikkat çeken Doç. Dr. Mehtap Kılıç, bilhassa kozmetikler, antibakteriyeller, sabunlar, şampuanlar, parfüm ve deodorant üzere günlük hayatımızda sıkça kullandığımız eserler de floramızın istikrarını bozduğundan bu üslup eserlerden sakınılmasına ihtimam gösterilmelidir” dedi.
Günümüzde sağlıklı florayı en fazla bozan faktörlerden birinin antibiyotik kullanımı olduğuna değinen Doç. Dr. Kılıç, hastalık yapan ve floramızdaki sağlıklı bakterilerin ayrımını yapamayan antibiyotikler dost bakterilerimizde önemli kayba neden olacağı için mutlak gerekli durumlarda antibiyotik kullanılırken beraberinde probiyotikkullanılmasını önerdi.
Doç. Dr. Kılıç, “Mide asiditesini değiştirerek tesir eden pek çok mide ilacı da sağlıklı floramızın ömür şartlarını zorlaştırıp patojen olanların artmasına taban hazırlayabileceğinden bu şekil ilaçların gerekli durumlarda ve dikkatli kullanılması önemsenmelidir” diye konuştu.
Kaynak: (BHA) – Beyaz Haber Ajansı
